Herkese merhabalar!
Bugün size dinlediğim bir hikayeyi aktaracağım. Kendi hikayemizi oluştururken işimize yarar belki.
Bir çift, yaklaşık 40 yaşlarına kadar çocukları olmuyor. 15 seneyi aşkın bir şekilde deniyorlar; fakat erkekten sebep çocuk sahibi olamıyorlar. Çiftlerden kadın, çok güzel annelik olma vasfına sahipken; erkek çocuktan nefret ediyor. Çocuk ismini bile duymak istemiyor, çocuklu arkadaşlarıyla görüşmüyor, çocuklu ortamları terk ediyor. Kadın senelerden sonra evlatlık meselesini gündeme getiriyor. Eşi şiddetle karşı çıkıyor. Her iki tarafın da ailesi Antepli ve onlar da karşı çıkıyorlar. Bir süre sonra kadının durumdan ötürü psikolojisi bozuluyor. Psikiyatrlara gidiyor, ilaçlar, evdeki tartışmalar, ağlama krizleri... Velhasıl erkek ikna oluyor; fakat bir şartla: soyadını vermeyecek. Bu durumda evlatlık edinmeyi değil, koruyucu aile olmayı tercih ediyorlar. (Ailelerine de söylemiyorlar.)
Uzun prosedürler sonrası çocuk yurduna verilmiş 6 çocuklu bir ailenin son çocuğu olan 5 aylık bebeğe koruyucu aile oluyorlar. (Koruyucu ailede, taraflar anlaşmalı olarak bebeği alıyormuş. Çocuk belli bir zaman sonra gerçek anne babasıyla görüştürülüyor, isterlerse alabiliyormuş. Bunun daha ayrıntıları vardır sanırım.) Neyse, beş aylık bebeği annesi ağlayarak, yakararak veriyor. (Ailede ekonomik durum neredeyse hiç yok, görünüş itibariyle de oldukça yoksullar.)
Gel zaman git zaman, bebek koruyucu ailesinde büyümeye başlıyor. Kadın, bebeği özel ilaçlarla emziriyor - bu da şundan sebep: İslamiyette evlatlık edinmenin yeri yokmuş. Hem miras açısından hem de evlatlık alınan kız babaya, erkek çocuk ise anneye mahrem olmuyormuş. Emzirmesi ilerde oluşacak namahremliğin kalkmasından dolayıymış ki bu da işin enteresan bir boyutu.- İlk etapta çocuk astım oluyor, çocuğa ilaçlar, buhar makineleri... Anlayacağınız el üstünde büyütmeye başlıyorlar. Kadın çok mutlu. O çocuklardan nefret eden erkek de bambaşka birine dönüşüyor. Çocuğa zarar gelmesin diye herkesten çok endişeleniyor filan. Her iki tarafın ailesi de öğreniyor zamanla. Onlar da torunları yerine koyarak çok seviyorlar. Çocuk 4 yaşlarındayken pedagog eşliğinde söylenilmesi öneriliyor ve annesinin onu karnında taşıyan kişi olmadığı vb. şeylerle anlatılmaya çalışılıyor. (Bu yasalarda da varmış sanırım.) Çocuk bu durumdan sonra, bırakılıp gideceği düşüncesiyle uyumuyor, hırçınlık yapıyor, okulda zorluk çekiyor vs. Böyle böyle çocuk 7-8 yaşlarına geliyor.
Bu zaman zarfı içerisinde çocuğun biyolojik ailesi çocuğu geri almak istiyor. Önceleri çocuğa söylemeden, çocuk biyolojik ailesiyle tanıştırılıp görüştürülüyor. Çocuk durumu anlayınca onlarla da görüşmek istemiyor fakat anne baba ısrarla çocuğu geri istiyor. Yaşam şartları oldukça iyi olan çocuk için, yurt görevlileri bile anne babayı geri almamaları için ikna etmeye çalışıyorlar fakat prosedürler gereği alabiliyor olmaları, kimsenin bir şey yapamamasına sebep oluyor.
Hikayenin devamını ne olacak bilmiyorum. Bu durumu yaşayan kişilerin son hali bu. Biyolojik ailenin bunu para için mi, yoksa evlat duygusuyla mı yaptığı ise bir muamma.
Şimdilik bu kadar.
İyi geceler, yazmak için bol vakitler;)
Teşekkürler Ferhan paylaşımın için. Ancak bildiğim kadarıyla şu anda yasalar koruyucu aileden yana önceliği koruyor. Biyolojik ailenin çocuğu geri almayı talep etmesi durumunda kanunen bir engel yokken artık var. Çocuğun kararı, koruyucu ailenin kararı ve en son biyolojik ailenin talebi gibi bir sıralama var artık. Elbette yine de iyice bir araştırmak lazım. Lütfen duyumlarını ve gözlemlerini bizimle paylaşmaya devam et. Sevgiler,